Yurtdışında Yaşayan Türk Vatandaşlarının yaşadığı Sorunlar
Genel
Yurtdışında yaşayan 6 milyonu aşkın Türk toplumunun yaklaşık 5,5 milyonu Batı Avrupa ülkelerinde, geri kalanı ise Kuzey Amerika, Asya, Orta Doğu ve Avustralya’da yerleşiktir. Bu sayı, Türkiye’ye kesin dönüş yapmış olan 3 milyon kişiyle birlikte düşünüldüğünde 9 milyonluk bir grubu ilgilendiren geniş kapsamlı bir göç olgusunun varlığı ortaya çıkmaktadır.
Batı Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimizin en önemli boyutlarından birini teşkil eden Türk toplumunun ihtiyaçlarının karşılanması ve sorunlarının çözülmesi dış politikamızın öncelikli konularından biridir.
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız Konsolosluk Genel Müdürlüğü’nün görev sahasındadır. Bakanlığımız geleneksel konsolosluk hizmetlerinin yanısıra vatandaşlarımızın sorunlarını da yakından takip etmektedir.
Türk vatandaşlarının hızla gelişmekte olan Batı Avrupa ülkelerinin işgücü piyasalarında meydana gelen boşluğu doldurmak üzere bu ülkelere yönelik göçleri 1960’ların ilk yıllarında başlamıştır.
İşçi akımının düzenli gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak ve göçmen işçilerin ve işverenlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere Türkiye Almanya ile 1961’de, Avusturya, Belçika ve Hollanda ile 1964’te, Fransa ile 1965’te ve Avustralya ile 1967’de işgücü anlaşmaları imzalamıştır.
Türk işçilerin Batı Avrupa’ya göçü 1974 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihten itibaren, işgücü Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Körfez ülkelerine, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ise Rusya Federasyonu ve Orta Asya ülkelerine yönelmiştir.
Bugün yurtdışında yaşayan Türk toplumun önemli bir bölümü, bulundukları ülkelerde sürekli olarak ikamet etmekte olup, yaşadıkları ülkelerin vatandaşlığını da almıştır.
Türk toplumu göç alan ülkelerin ekonomik kalkınmalarına da önemli katkıda bulunmuşlardır. Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının çoğu artık sadece işçi konumunda olmayıp akademisyen, bilim adamı, doktor, mühendis, avukat, gazeteci, iş adamı, sanatçı, politikacı, sporcu gibi çeşitli alanlarda meslek sahipleri olarak göç alan ülkelerin siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatına katılmaktadır.
Uyum ve Etkin Katılım Anlayışı
Göçmenlerin yaşadıkları toplumun kültürel çeşitliliğini ve zenginliğini artırdığı genel kabul gören bir gerçektir.
Uyum ve katılım, çift taraflı bir süreç olup, bu süreçte göçmenlere düşen sorumlulukların yanında göç alan ülkelerin de katılımı teşvik edici ve kucaklayıcı nitelikte politikalar oluşturma sorumlulukları bulunmaktadır.
Yurtdışındaki Türk toplumu mensuplarının, anadilleri ve kültürleri ile bağlarını koparmadan bulundukları toplumların, sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatına katkıda bulunan, hukuk düzenine saygılı, mutlu ve refah içinde yaşayan bireyler olmaları temel hedefimizdir.
Yabancı Düşmanlığı, Ayrımcılık, Irkçılık ve İslam Karşıtlığı
11 Eylül sonrasında, din ekseni ve İslam karşıtlığı ile yeni bir boyut kazanan yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve ırkçılığın son dönemde yükseliş eğilimine girdiği görülmektedir. Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk toplumu bu ülkelerdeki Müslüman nüfusun önemli bir bölümünü oluşturmakta ve bu olumsuz eğilimlerden doğrudan etkilenmektedir.
Son yıllarda, özellikle Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımıza yönelik saldırılarda artış gözlenmektedir.
Ev sahibi toplumlarla göçmenler arasında anlayış ve hoşgörünün tesisinde yapıcı bir rol oynama potansiyeli bulunan politikacıların ve medyanın bu konuda sorumlu bir tutum benimsemeleri önemlidir. Politikacıların ve medyanın yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve İslam karşıtlığını tırmandıracak beyan ve tutumlardan kaçınmaları; göçmenlerle içinde yaşadıkları toplumlar arasındaki güvenin geliştirilmesinin önemi her vesileyle vurgulanmaktadır.
İşsizlik
Düşük istihdam oranı yurtdışında yaşayan Türk toplumunun önemli bir sorunudur. Türk toplumunun işsizlik oranı ülke ortalamalarının üzerinde seyretmektedir. Vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerin dillerini iyi düzeyde öğrenmeleri, eğitimde başarılı olmalarını sağlamakta ve iş imkânlarını artırmaktadır. Vatandaşlarımıza her düzeyde ve her vesileyle gerek yükseköğrenimin, gerek meslek eğitiminin önemi konusunda telkinde bulunulmaktadır.
Eğitim ve Türkçe Anadil Eğitimi
Aktif katılım açısından eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, Türk çocuklarına anadil, kültür ve tarih eğitimi verilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu çerçevede, Türk toplumunun Türkçe anadil dersleri alabilmelerine imkân tanınması konusu da yakından takip edilmektedir. Vatandaşlarımızın kimliklerini kaybetmeden küreselleşen dünyada hem Türkçeyi hem de yaşadıkları ülkenin dilini bilen donanımlı bireyler olmaları bu ülkelerle ikili ilişkilerimizi daha da geliştirecektir.
Bu amaçla, Türkiye ilgili ülke makamlarıyla işbirliği çerçevesinde vatandaşlarımızın bulunduğu ülkelerdeki okullarda eğitim vermek üzere Türkçe anadil ve Türk kültürü öğretmenleri göndermektedir. Halen yurtdışında “Türkçe Anadil ve Türk Kültürü” dersleri için Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonu (BAOKK) kararı ile görevlendirilen yaklaşık 1.500 öğretmen ve 80 okutman hizmet vermektedir.
Din Hizmetleri
Çoğunluğu Avrupa ülkelerinde olmak üzere, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, dini bilgi edinebilmeleri ve vecibelerini yerine getirebilmelerini teminen Diyanet İşleri Başkanlığı’nca din görevlileri gönderilmektedir. Halen yurtdışında Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonu kararıyla görevlendirilen yaklaşık 1.500 din görevlimiz hizmet vermektedir.
İkili Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri
Yurtdışına giden Türk işçilerinin ve ailelerinin Türkiye’deki ve bulundukları ülkelerdeki sosyal güvenlik haklarının teminat altına alınması amacıyla, vatandaşlarımızın bulunduğu ülkelerle ikili Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri imzalanmaktadır.
Bugüne kadar 31 ülke ile ikili sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmıştır.
İmzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşmaları ile vatandaşlarımızın ilgili ülke makamları nezdinde, sosyal güvenlik hakları ve yükümlülükleri yönünden eşit işlem görmeleri sağlanmakta ve her iki ülkede geçen sigortalı hizmet sürelerinin birleştirilmesi mümkün kılınmaktadır.
Son Yorumlar